Mazda MX-5 RF 1.5 lt
Dünyanın en çok satan roadster modeli MX-5, sevilmesinin en büyük sebebinin basitliği ve saf sürüş hissi odaklı olmasından kaynaklandığını anlamak çok zor değil.
Mazda MX-5 dört nesildir üretiliyor. Dünyanın en çok satan roadster modeli MX-5, 2014’ten beri tanıtılan modeliyle geleneklerini sürdürürken insanları mutlu etmeyi ihmal etmiyor. Zira araca binmek değil görmek bile tebessüm etmeye, insanın içinde güzel duygular uyandırmaya yetiyor. Kısacası bu haftaki test misafirimiz Mazda MX-5 RF 1.5 lt. oldu.
DIŞTAN BAKINCA
Uzun bir kaput ve keskin çizgilerle kendine has tasarımını olan MX-5 tarzını ortaya koyuyor. Ki, bu zamana kadar üretilen en sportif tasarıma sahip MX-5. Farları ve keskin hatları sanki kızgın bir surata baktığınız hissi veriyor. Kısa tampon-tekerlek mesafesi ve uzun kaput sayesinde RF oldukça dinamik bir poz veriyor. Profilden, aracın yere yakınlığı yine kendisini belli ediyor ve bu ayrı bir hava oluşturuyor. Ön tasarımı oldukça etkileyici olan aracın arka tasarımı ise alabildiğine sade. Küçük stopların kullanıldığı arka kısımda ikili egzoz çıkışı sportif detaylar olarak yetiyor da artıyor, bana sorarsanız. Başka bir detaya da ihtiyaç bırakmıyor. Unutmadan RF modelinde yer alan metal tavan, kumaş tavanlı modele kıyasla otomobile farklı bir tarz kazandırmayı başarmış. Modelin öncü MX-5 nesillerine nazaran daha rijit tasarımda olması da bu nesilde maskülen bir otomobil olmasını sağlamış.
İÇTEN BAKINCA
Mazda MX-5’in içine adımınızı attığınızda safkan bir otomobile bindiğinizi söyleyelim. Koltuğa oturduğunuzda süper bir rahatlık bulamayacaksınız ama MX-5’in özelliği bu olsa gerek. Zira koltuk istediğiniz konuma gelse de yükseklik ayarı mevcut değil. Direksiyonda da bir derinlik ayarı yok. Ama enteresandır yine de istediğiniz sürüş pozisyonunu yakalayabiliyorsunuz
Ön konsolda sadece ihtiyaç duyulan kontroller yer alıyor. Havalandırma kontrolleri ve multimedya sistemi! Böyle bir araçta daha fazlasına ihtiyaç var mı?
7 inç multimedya ekranı dokunmatik fakat sadece otomobil durur durumdayken çalışıyor. Hareket ettiğinizde sadece vitesin arkasında konumlandırılmış kumandayı kullanıyorsunuz. Opsiyonel 9 hoparlörlü Bose ses sistemi mevcut. Kullanılan deriler ve kapı üstlerindeki otomobilin dışıyla aynı renk kaplamalar dinamizm sağlıyor. İki adet bardaklık olsa da sürüş sırasında kullanmak zor. Tavan kapalıyken yeterli bir ses izolasyonu mevcut. Kumaş tavanlı versiyondan farklı olarak metal tavanlı modelde tavanı açıp kapatmaya yarayan şalter dışında parçalar ortak kullanılmış. Açılabilir tavan 10 km/s hıza kadar ortalama 10 saniyede açılabiliyor. Boyutlarından dolayı MX-5 yaşam alanı konusunda 2 kişi için yeterli alanı sunuyor. Mamafih aracın iç mekanı son derece sade olmasına rağmen kendi içine çeken, sportif görünmeyi başarması da etkileyici.
MOTOR VE PERFORMANS
Çalıştırdığınızda 1.5 litre motordan beklemeyeceğiniz bir ses duysanız da ısındığında bu ses neredeyse yok denecek kadar azalıyor. Aslında çalıştırdığınızda ve sonrasında azalan o ses insanı mest eder. Harekete başladığınızda sakinliğini bozmayan MX-5, gaza bastığınızda kulaklarınıza ulaşan egzoz ve motordan gelen emiş sesi içinizi kıpır kıpır etmeye başlıyor. Vites kolu kısa tercih edilmiş. Vites yolları da belirgin ve kısa. Kemikli geçişler de sürüş odaklı olduğunun delili.
1.5 litrelik test aracımız, 131 HP güç ve 150 Nm tork üretebiliyor. Atmosferik yapıda olan motorda gaza bastığınızda 7500 d/d’ye kadar çıkarken sesi dinlemek lazım! 0-100 km/s hızlanmasını 8.6 saniyede gerçekleştirirken de 203 km/s son hıza çıkabiliyor. Test süresince elde ettiğimiz değer 6.6 lt/100 km oldu. Ki, bu fabrika değerlerine yakın. Bu noktada, sportif olduğu kadar ekonomik olabilmesi gerçekten şaşırtıyor. Gaz ve fren tepkileri çok keskin ve bekleneni sunuyor. Yol tutuş için süspansiyonlar sert diyebileceğimiz bir yapıda ama sıkıntı oluşturmuyor. Direksiyon hassasiyeti, MX-5’in küçük boyutları ve dengeli şasisiyle birleşince aklınızdan geçen yere gidiyor!
Netice olarak, sportif yapısına eşlik eden ekonomiklik gerçekten şaşırtıcı. Dünya çapında sevilmesinin en büyük sebebinin basitliği ve saf sürüş hissine odaklanması olduğunu anlamak ise çok zor değil sanırım.
Recep Bozdağ / otohavadis@gmail.com
